Blog
Monemvesia - Porto Kayıo / 30.06.2016
Sabah 6.00 da Monemvesiadan çıktık. Hedefimiz Mataban (doğrusu Matapan sanırım biz Mataban bildiğimiz için böyle devam edelim) burnunun yaklaşık 4 mil altındaki Porto Kaiyo koyu . Yolumuz yaklaşık 55 mil. Hava çok sakin, ana yelkeni süs olarak basıyorum. Bize hiçbir faydası yok ama belki rüzgar gelir. Tekne hızından lehimize 0,5 mil akıntı olduğunu görüyorum. Pilot kitabımız önümüzdeki Ak Maleas için hiç iyi şeyler söylemiyor. Burasının kendine ait bir hava rejimi varmış ve Ege’ye çıkmak isteyenlere genellikle kök söktürürmüş. Allahtan biz bu seferlik İyon Denizini çıkıyoruz ve hava sütliman :)
Oltamız arkamızdan geliyor ama ne arayan var ne soran. Sağda solda avlanan balık sürüleri görüyoruz ama bizim sahte kalamarı avlamaya kimse yanaşmıyor. Yola çıktığımızdan beri sadece bir balık tuttuk.
Ak Maleas burnunu sorunsuzca dönüyoruz . Kafamızı burundan çıkartınca 35 derece açı ile 8 knotluk rüzgar alıyoruz. Hemen ana yelkenin yanına trinketi de basıyorum. Benim Cenovanın verimli çalışması için en az 50 derecelik açıya ihtiyacı var. Biz motor , anayelken ve trinket üçlüsü ile dalgasız denizde 6,5 ile 7,5 mil arasında keyifli bir seyir yapıyoruz.
Bu arada deniz trafiğinden de bahsetmek isterim. İnanılmaz yoğun bir gemi geçişi var her yöne. Bu tip uzun bir seyahate çıkacak teknelere eğer maddi imkanları varsa AIS cihazı almaları şiddetle tavsiye ederim. Biz bu seyahatte çok faydasını görüyoruz. Geçmişte çevremizdeki ticari gemi ve balıkçı trafiğini çok iyi takip edemeyip sürekli tedirginlik yaşardık. Şimdi inanılmaz rahatız. Hangi gemi geliyor, kaç knot hızla geliyor , bizi nasıl geçecek, adı ne tamamını görüyoruz ve ona göre pozisyonumuzu alıyoruz.
Porto Kayio girişinin önüne geldiğimizde boş oltamızı :) topluyoruz. Yelkenleri kapatıp derin sulardan içeri giriyoruz.
Koy dışardan pek görünmüyor. İçeri girince biri yelkenli üç tekne görüyoruz. Aralarından geçerek 4,5 metre suya demir atıyoruz ama Ultra Çapa tarıyor Ebru da bende şoktayız :( ilk defa başımıza geliyor. Bu arada motoryatın bir tanesi biz demir atacak yer ararken zincir toplamaya başlıyor ve bizde onun boşalttığı yere 6,5 metre suya demirimizi salıyoruz. 40 metre kaloma verdik ve izlemeye başladık. Demirin tuttuğuna ikna olduktan sonra dalıp demire bakıyorum. Dip kesinlikle kum değil taş da değil acayip sert bir malzeme ile kaplı. Ultra saplanmış ama gömülememiş.Ama gayet iyi tutunuyoruz.
Bizden sonra koya 4-5 tekne daha geliyor hiç biri ilk seferde demir tutturamıyor. Hele klasik görünümlü bir İngiliz teknesi demirini tutturabilmek için en az 15 deneme yapıyor ve yine de tutturamayınca kayalara kıçtan kara oluyor. Bu demirleme için adam en az iki saat harcamıştır.Adama acıyoruz.
Bu Porto Kayio adını okuyunca bende bir liman var sanmıştım. Hiçte öyle değil 8-10 ev ve iki restauranttan oluşan minnacık bir yer. Gerçi böyle ıssız bir yerde ben bunları da beklemiyordum hatta görünce bayağı bir şaşırdım ama ne bileyim işte Porto falan denilince bir iskelede beklemedim değil yani.
Koyun içine batıdan ve kuzeyden sert civarnalar iniyor. Demirlediğimiz zemini de pek gözüm tutmadığı için huzursuzum sabah ola hayrola.