Blog

Sabah kasmadan kalktık. Bugün niyetimiz Vulcano adasına gitmek. Yolumuz 20 mil . Rüzgarsız ve keyifli bir yolculuk sonrası ana limana geldik. Sülfür banyosunun !!! hemen yanına demirledik. İlk başta limandan bahsedeyim acayip kalabalık. Ferry’lerin biri gitmeden diğeri geliyor. Liman zaten küçücük denizde felaket bir çalkantı oluşuyor. Bütün bunların üstüne insana idrar kokusu gibi gelen sülfür kokusu. Felaket bir şey anlatılmaz yaşanır  Hani hiç temizlenmemiş umumi bir tuvalete girmişçesine tüm ana liman iğrenç kokuyor. Ve insanlar bu koku yetmezmiş gibi çamur banyosu denen bir iğrenç havuza doluşup saçına başına kokulu çamurları sürüp sürüp!!!! Ne kadar çok eğleniyoruz ve sağlık kazanıyoruz !!! diyorlar. Hem de tüm bunlar için üste adam başı 10 euro ödüyorlar. Almayayım alana da mani olmayayım diyerek ana limanda yarım saat zor kalıp çevirdik rotayı hemen yakındaki Lipari adasına. He bu arada birkaç fotoğrafta koyayım da bilginiz olsun.

Lipari, Vulcano adasının bir mil yakınında. Kolaycana geldik burası da aynı şekilde oldukça çalkantılı ama en azından koku yok. Bağlanmak için iskeleler var ama fiyat sormaya bile korktuk. Milazzo gibi turistik olmayan bir yerde bağlanma fiyatları 110 eurolar’dan başlıyorsa burayı siz düşünün artık. Zira burası Milano ve Roma’nın zenginlerinin tatilleri geçirdiği yerlerden biri imiş. Bir iki tane alargada duran tekne tekne görüp onların yanına yöneldik. Ama en sığ yer 15 metre o da kıyıya öyle yakın ki 30 metre bile kaloma veremezsin. Ben böyle yerde gecelemem diyerek tekrar Vulcano adasına rota tuttuk.Burada her ne kadar karaya çıkmasak da uzaktan çekilmiş birkaç foto koyayım.

Korkmayın canım aynı limanına değil. Ana limanın arka tarafında bir koy var oraya gidiyoruz . Yakın olan koy da 10 tane kadar yelkenli 5-10 da büyük şişme bot var. Biz de aralarına girerek 7 metre suya demirledik. Aradan bir iki saat geçmeden koy vıcık vıcık tekne. Ben diyeyim 50 siz değin 100 tekne  . Allahtan rüzgar yok bir çıksa var ya  karışan demirleri İskenderin Kılıcı bile olsa çözemez valla. Şöyle söyleyeyim daha iyi anlayın. Zincirim üstüne demir diye çengelli iğnesini atan ve zincirini en fazla 15 metre salan 36 feetlik motoryat bizim bastonun üstüne otururken uyararak ve başka yere gitmesini kibarca söyledim. O da aldı çengelli iğnesini 20 metre öteye gitti. Düşünün bendeki Halil  İbrahim sabrını işte.  Ve ben bu adam 20 metre ötemdeyken sabaha kadar o koy da kalmaya devam ettim. Hee bu arada sonsuz volümlü müziği de unutmamam gerekir. 

Sabah beş gibi kalktık Ebru ile. Daha doğrusu ben kalktım Ebruyu yataktan kazıdım   Sezsizce teknelerin arasından süzülerek yola çıktık. Hedefimiz Cefalu  ve mesafe 50 mil. Artık rüzgar yok diye yazmayayım siz hep öyle anlayın bundan sonra olunca yazarım . Deniz bildiğiniz çarşaf hani derler ya eskiler “Denizden karıncalar su içiyor”. Tekne otopilotta gelsin çaylar, kahveler, kahvaltılar, meyveler. Bu havalar böyle giderse rahatlıktan kilo alıp, fit vücudumun formunu bozacağım  valla.

Öğlen 13.00 da Cefalu limana girip demirimiz attık. Çok güzel bir yer bir tane marina var ama biz alargayı tercih ediyoruz. Yolda İtalyanlarla konuşup alargada kalınacak yerlerin bilgilerini almıştık. Sicilya için iki yer söylemişlerdi biri burası diğeri ise dün gece kaldığımız yer. Bunun haricinde yer yok demişlerdi ama biz yaratıyoruz okuduğunuz gibi .  Alargada kebap yapmaya başladık. Niyetimiz akşam üstü karaya çıkıp hem şehri gezmek hem de marina ile pazarlık yapıp tekneyi buraya bağlayıp araba kiralayarak üç gün Sicilya’yı dolaşmak. Biz kebap yaparken kaptan sesi ile dışarı çıktım. Gelen marina botu bizi marinaya davet ediyor. Fiyatı sorduğumuzda günlük 50 euro dedi. Ben çok pahalı diyerek günlük 30 eurodan iki gün kalırız dedim ve 3 gün 100 euro diye teklif yapınca hemen kabul ettim ve yarın sabah geleceğimizi söyledim. Böylece KOZA’nın adı İtalyan marinacalık tarihine altın harflerle “en ucuza kalan 15 metre tekne “  olarak yazılmış oldu. Dünya yıkılsa bile tarih KOZA’dan bahsedecektir sanırım. Ya da benden , "tarihin en çingene kaptanı" diye 

Aşağıdaki teknelerden biri KOZA.

Akşam Cefalu şehir merkezine gittik. Çok ama çok güzel bir şehir. Çok eski evler daracık sokaklar, resmen her yer tarih kokuyor.Nereye bakacağımızı şaşırdık valla.Sembol bir yer yok hani olur ya aşıklar çeşmesi , şu manastırı, bu camisi falan diye. Öyle bir şey yok eski şehrin bütünü çok güzel . Geç vakit yorulmuş bir şekilde tekneye döndük..Türkiyeden kalkıp burası için gelinmez ama Sicilyaya geldiyseniz mutlaka gelinmesi gereken şehir bana göre.

İşte biiiizzz

Sabah marinaya bağlandık. Aracımızı dün internet üstünden rezerve etmiştik. Şehre yürüyerek gidip aracımız aldık ve hemen Palermo’ya doğru ara yollardan geze geze gittik. Palermo’nun dış mahallelerinde resmen sefaleti gözlerinizle görüyorsunuz. Şehir merkezi ise oldukça güzel. Ama niyeyse kendimi hiç güvende hissetmedim. Arabayı park edip canımız çıkıncaya kadar yürüdük. Geç vakit  yorgun argın yüzen evimize döndük.

Sabah yağmurla beraber kalktık. Niyetimiz Catania, Siracusa ve Taomina şehirlerine gitmek. Çok uzak olacak gerekçesi ile Taominayı eledik ve Catania’ya doğru yola çıktık. Bu sefer yolumuz 230 kilometre olduğu için otobanı tercih ettik. Catania’ya varınca bildiğiniz bardaktan boşalırcasına yağmur başladı. Yollar dere gibi akıyor. Bir tane Çinli mağazası bulup 2 euroya  yağmurluklarımızı aldık. Sele kapılmamaya dikkat ederek ne kadar gezilebilirse o kadar gezdik. Ne gördük derseniz hiçbir fikrim yok derim.

Catania dan hızla kaçıp Siracusa’ya  doğru  yola çıktık. Ama yolculuğu araba ile bir nehirde yaptık gibi birşeydi o da. En son oto yolda arabalar sağa çekmiş bekliyorlardı biz yanlarından geçerken. Siracusa’ya gelince yağmur dinmişti. Bizde rahatlıkla yağmurdan sonraki boş sokaklarda dolaştık. Burası oldukça güzel ama her yer restore edildiği için bence özelliğini biraz kaybetmiş. Ama yine de görülmeye değer bir yer. Akşam üstüne doğru insanlar ortaya çıkmaya başlamışken biz de teknemize doğru yola çıktık. Siz resimlere bakın biz de biraz dinlenelim.

Hoşcakalın

24.08.2016