Blog

 

Gibraltardan - Kanarya Adalarına / 07.10.2016

 

1.Gün : 23.09.2016

Cuma sabah erkenden kalkıyoruz. Teknedeki son kontrolları yapıyoruz. Marina ile hesap işimizi hallediyoruz.Hepimizin oldukça heyecanlıyız.Can yelekleri ve emniyet kemerlerimizi takıyoruz.

Saat 11.00 da Vira bismillah diyerek marşa basıyoruz. Tüm kitaplar Atlantikten Akdenize doğru akmaya başlayan akıntının  başlama saatinden iki saat sonra yola çıkmanız  gerekir diyor ve öyle de yapıyoruz.Üç tekne biz, bir katamaran 40 feet, bir benettau 50 feet yola koyuluyoruz. Körfez içinde sular oldukça karışık bunu yoğun gemi trafiğine bağlıyoruz. Hızımız 4,5 knot yavaş yavaş körfez içinden çıkıp boğaza giriş yapıyoruz. Boğazda hafif rüzgar tam kafadan geliyor ama kesinlikle dalga yok. Hele kitaplarda yazan dik dalgalar hiç yok. Hızımız girdaplara girdikçe 3 knotlara kadar düşüyor. Ama rahatsızlık verecek bir durum yok. Girdaplar uzaktan bakınca görünüyor zaten onlardan kaçmak için iyice İspanya anakarasına yaklaşıyoruz. Bu şekilde Tarifaya kadar yükselmemiz gerekiyor. Sorunsuz bir şekilde yolumuza devam ediyoruz. Kitaplar Tarifaya gelince ya karşı kıyıdaki Tanca’ya yada Cap Spartel burnuna rota tutmamızı söylüyor. Tarifaya gelince içimizde en hızlı tekne olan Benetteau beş mil kadar daha aynı şekilde devam edelim sonra gemi yoluna gireriz diyor ve İspanya ana karasına paralel bir şekilde 5 mil kadar daha devam ediyoruz. Bu şekilde gemi trafik ayrımının tam sonundan enine doğru gayet rahat bir geçiş yapıyoruz . Yola çıkıp boğazın karşı tarafına ulaşmamız tam yedi saat sürüyor.Çok zorlu olarak gördüğümüz bu geçişi gayet rahat bir şekilde tamamlayarak Cap Spartel burnunun 10 mil kadar açığında çok güzel bir rüzgar yakalayarak gece olana kadar KOZA'mızla  8-9 knot hızları yakalayarak gayet keyifli bir seyir yapıyoruz.Bu süratlerle giderken oltamız bir ara cırladı ama sonrası yine fıssss. Cebelitarığın dışında da olsak bayağı gemi trafiği var sürekli onlara dikkat kesilmeliyiz . Hatta yakınımızdan aşağıda resmini gördüğünüz petrol platformu bile 6,3 knot hızla iki römorkör tarafından çekilerek geçti.

 

Gece olurken rüzgar düşmeye başladı.Bizde yelkenlerimizi gece oluyor diye iyice küçültmüştük. Hızımız iyice düştü. İlk nöbet Ebru ile Nihalin onlar dayana bildikleri kadar dayanıp sonra beni uyandırıp yatıyorlar. Eğer gece seyri yapacaksak ben her zaman gece 10.00 gibi yatıyorum ve gece 03.00-04.00 gibi uyanıp nöbeti devralıyorum. Gece 04.00 kalkıp nöbeti devralıyorum. Rüzgar iyice kalmış yelkenler her yalpada acayip ses çıkartıyor. Rüzgar 3 knotlara düşüyor ve motor çalıştırıyorum.Biraz gaz verince tekne rahatlıyor yalpalar azalıyor.  Bu şekilde motor yelken 11.00 a kadar devam ediyoruz. İlk gün toplam 137 mil yol almışız.BU mesafenin oldukça iyi olduğunu düşünüyorum. Dalgalar gece boyu bir metrenin üstüne hiç çıkmadı. Boğaz geçişi dahil çok rahat bir seyir yapmış olduk. Hatta şunu söyleyeyim Messina Boğazı geçişi bu geçişimizden çok daha zorlu idi.

Çok korktuğumuz bu geçişin sırrı bana göre bir gün sürecek rüzgarsız bir hava yakalamak ve Gibraltardan yüksek su zamanından 2 saat sonra çıkıp yelkenle falan uğraşmadan son sürat geçişi tamamlamaktır.

2. Gün : 24.09.2016

Hava bugün biraz bulutlu ve rüzgar 9 knotlarda ama dalgaların boyu 1,5 metrelere çıktı. Tekne çok yalpa yapıyor o yüzden motor yelken devam ediyoruz. Akşam üstü rüzgar 14 knotlara çıkıyor motoru kapatıp ana yelken yarım Cenova ile yola devam ediyoruz. Ve oltamızdan özlemle beklenen o sesi duyuyoruz ama inanamıyoruz. Ebru olta cırlıyor diyor ve okyanustaki ilk balığımızı ikinci günümüzde havuzluğumuza keyifle alıyoruz. İki kilo kadar ağırlıkta olan bir mahi mahi. Keyfimiz iyice yerine geliyor. Hemen yeni balıklarla ilgili planlar yapılıyor. Ama ben oltayı topluyorum. Yol boyu zaten bu balığı pişiremeyeceğiz bir tane daha tutup yazık etmeyelim hayvanlara diyorum

 

Hava kararırken Rüzgar tekneye 140 dereceden geliyor. Cenova ana yelkenin gölgesinde kaldığı için çok verimli çalışmıyor. Gece olurken ana yelkeni üçüncü camadana kadar küçültüyorum.Cenovayı kapatıp trinketi açarak yatıyorum. Ebru ile Nihalin nöbeti olaysız bir şekilde geçmiş saat 04.00 da beni uyandırıyorlar. Gece toplam 4 gemi çevremizden geçmiş. Ben nöbeti devraldıktan sonra da iki gemi geçiyor ama bize çapariz vermiyorlar.Rüzgar az olduğu için ana yelkeni full açıyorum. Havanın aydınlanması Gibraltar saati ile saat 08.00 buluyor. Ama hava hala tam olarak aydınlık bile değil. Güneş bulutların arasından 09.00 da yüzünü gösteriyor.Saat on birde chartplotterdan yirmi dört saatte 136 mil yol aldığımızı görüyorum.

3. Gün : 25.09.2016

Hava yine bulutlu ama yağmur yağacak gibi görünmüyor.Barometre çıktığımız güne göre 4 milibar    düştü ama pek problem olmayacak sanırım. Okuduğumuz kitaplarda 10 milibar ve üstü düşüşler   de problem olabileceğini söylüyorlardı. Rüzgar  8-10 mil aralığında yine motor çalıştırıyoruz. Dalgaboyu 1,5- 2 metrelerde yavaş olduğunuzda bu dalgalar insanı rahatsız ediyor.Yola çıktığımızdan beri tam rotamızda gitmiyoruz. Hep biraz batıya doğru dümen tutuyoruz ki Fas kıyılarından uzak duralım. Bunun iki sebebi var. Bu kıyılarda balıkçılar yüzer ağ kullanıyor diye biliyoruz. Bir ağa takılmamak için kıyılardan uzaklaşmaya çalışıyoruz. İkincisi de Fas kıyısında Casablanca’nın altında Agadir diye bir bölge var orası sürekli 40 knot ve üstü rüzgarlara maruz kalıyor. Aldığımız beş günlük hava durumlarında hergün bu rüzgar oradaydı. O yüzden o bölgeden iyice uzaklaşmaya çalışıyoruz. Öğleden sonra motor ana yelken giderken  Genhakker (balon yelken) basıyoruz. Bu şekilde süratimiz 7,5 knotlara kadar ulaşıyor. Akşam üstü rüzgar artıyor  genhakkerı indirip motoru kapatıyoruz. Trinket yelkenimizi bumbası ile ters tarafa açıp bumbasını terslemesin diye baş koç boynuza bağlıyorum. Bu şekilde full anayelken ve trinket ile çok güzel yol alıyoruz. Teknenin hareketleri çok rahatladı.

Hani herkes ilk okyanusa çıkınca çok rahatsız olur ya. Bizim ekipte hiç öyle bir şey olmadı Smile. Herkes keyifle yemeğini yiyiyor ve düzenli uyuyor.Hatta gündüz uykusu bile uyuyoruz.Yemeklerimizi önceden hazırladığımız için teknenin içinde çok uğraşmamız da gerekmiyor.Keyfimiz gıcır anlayacağınız.Cool

Hergün olduğu gibi ben onda yatıyorum. Gece 03.00 gibi Ebru uyandırıyor ve gelmen gerek diyor. Acil kalkıp giyiniyorum.Gece havalar çok soğuk oluyor. Gece boyu hepimiz polarlar, montlar, eldivenler, bereler ve solopetlerle nöbet tutuyoruz. Dışarı çıktığımda önümüzdeki çakarları gösteriyor. Çevremizde onlarca çakar çakıyor.Undecided Kıyılarda yaklaşık 50 mil uzakta okyanusun ortasındayız gecenin üçü ve balıkçı ağları ile karşı karşıyayız. Motor çalıştırıyoruz.Hemen diğer iki tekneyi telsizle uyarıyoruz. Özellikle benettau teknesi nöbet tutmuyor 20 dakika uyuyor 20 dakika nöbet tutuyor. Onu uykudan uyandırmış oluyoruz. Tabiki çok teşekkür ediyor.Onlar sancak taraflarına rota değiştiriyor biz uzakta gördüğümüz bir tekne ışığına doğru iskele tarafa doğru rota değiştirip ağ diye düşündüğümüz ışıklara paralel beş mil kadar gidiyoruz. Önümüzdeki geminin kıç ışığını görünce tam onun rotasına girerek ağlardan kurtulacağımızı düşünüyorum. Öyle de oluyor ve tekrar temiz suları buluyoruz. Ağ çakarlarını arkamızda görünce kıyılardan uzaklaşmak için iyice batıya doğru rota tutmaya başlıyoruz. Sabah güneş çok güzel doğuyor.

Sabah olunca Alman tekneleri ile yollarımızı ayırıyoruz. Zira onlar bizim gibi Tenerife değil Grociosa adasına gidiyorlar. Bu saatten itibaren koca okyanusta tek başımızayız. Üçüncü günümüzde yirmidört saatte 158 mil yol yapmışız.

4. Gün : 26.09.2016

Bu gün rüzgarlarda dalgalarda iyice artmış durumda.Dalgalar 3-3,5 metrelerde rüzgar ise 20-25 knot aralığında. Hızımız anayelken trinketle ortalama 7,5 knotlarda. İlk defa bugün okyanusu hissediyoruz. Geçtiğimiz üç gün dalgalar karma karışıktı nereden ne çarpıyor bir türlü kestiremiyorduk. Arada birkaç büyük dalga geliyor da okyanustayız diyorduk. Yoksa bildiğiniz Ege denizi işte. Hatta okyanus böyle ise yandık diyorduk birbirimize. Şimdiye kadar hep okuduklarımız ve dinlediklerimizden büyük büyük ama rahatsız etmeyen kaba dalgalar bekliyorduk.Şu ana kadar hiç öyle olmamıştı. Ama bugün gerçekten büyükler tamam hala biraz karışık ama büyükler işte. Büyük dalga üstümüze mataforamızdan daha yüksek olarak geliyor ve tam üstümüzde kırılacak derken KOZA’nın kıçını alıp şöyle bir savuruyor ve kurtarıyoruz.Sonra diğer tarafa savruluyor KOZA. Ama şu bir gerçek dalgalarla o kadar iyi başa çıkıyor ki seyrederken şaşırıyor insan. Teknemin bu iş için üretildiğini biliyordum ama ilk defa bu kadar büyük dalgalarda test etmiş oluyoruz.Seçimimden dolayı keyfim iyice yerine geliyor.

Akşam üstü akü göstergesinde servis akümüzün 11,4 volta düştüğünü görüyorum.Hemen telaşlanıyoruz.İlk olarak iki buzdolabımızı kapatıyorum.Daha sonra otopilot hariç tüm elektrikli aletleri kapatıp motoru çalıştırıyorum.Motoru rolentinin biraz üstünde tutuyorum zira rüzgar oldukça güçlü ve fazla hızlı gitmek istemiyorum. Teknede sıkı yönetim uygulanmaya başlanıyor. Mecbur kalmadıkça hiçbir elektrikli aleti kullanmıyoruz. Harita olarak ıphone kullanmaya başlıyoruz. Gemi trafiği azaldığı için AIS’i bile kapattık. Biraz daha fazla dikkat ederiz eskiden AIS mi vardı diyorum. Gece olurken sadece direk tepesindeki seyir fenerlerimizi yakıyoruz. Teknede çalışır durumda bir otopilot bir de seyir fenerimiz var şimdi.Her zamanki saatte ben yatıyorum. Gece üçte Ebrunun sesi ile uyanıyorum. Motor panelinde şarj lambası sönük bir şekilde yanıyor ve servis aküsü göstergesi sıfıra düşmüş durumda.Hava oldukça sertlemiş.Tabiki bende telaş başlıyor. İlk olarak jeneratörü çalıştırıyorum o da bir dakika sonra stop ediyor. Gidip servis akülerinin voltajını ölçüyorum. 14.2 gösteriyor. Deli olacağım . Nerede hata yaptığımı bir türlü bulamıyorum. Servis akülerinin şalterini kapatıyorum, bir anda ne olacağını  düşünmeden. Ve teknedeki tüm elektrik gidiyor. Şalteri kapatınca otopilot tekneye kumanda etmemeye başlıyor. Rüzgar 30 knotlarda dalga boyu 3-3,5 metrelerde dalgalarla savrulmaya başlıyoruz. Chartplotterin açılması bir dakika kadar sürüyor. Bu arada ben dümen tutarak tekneyi rotasına sokmaya çalışıyorum ama bir türlü tekneyi rotasında tutamıyorum 360 derece savrulup duruyoruz.Neden sonra motora yol vermediğim aklıma geliyor ve gazı arttırıyorum ve tekne dümen dinlemeye başlıyor dümeni Ebruya teslim edip bir süre sakince düşünmeye çalışıyorum. Sonra otopilotu tekrar devreye alıp  teknenin içinde arızayı bulabilmek amaçlı çalışmaya başlıyorum. Tabiki hiçbir sonuca ulaşamıyorum. Nihale uyumasını söyleyip Ebru ile ben sabahı beklemeye karar veriyoruz. Ebru havuzlukta uyukluyor.Hava aydınlanıyor ve bir miktar olsa da rahatlıyoruz. Ezelinden beri gece yolculuk yapmak beni hep rahatsız etmiştir.İş hayatımda  yüzbinlerce kilometre yol yaptım arabalar ile, hiçbir zaman sabaha kadar araç kullanmadım. Sebebini bilmiyorum ama sevmiyorum işte. Ama bu seyahatte öyle bir şansım yok gece gündüz demeden gitmek zorundayız. Zamanla buna da alışacağımı düşünüyorum.

Kahvaltıdan sonra ne olduğunu konuşmaya başlıyoruz. Bu arada Globalstar uydu telefonumuz ile birilerine ulaşmaya çalışıyoruz. Lanet olası telefon ile hiçbir şekilde birine ulaşmak mümkün değil. Bu yazıyı okuyan herkese tavsiyem olsun acil durumda ararım diye düşünerek sakın Globalstar uydu telefonu almayın. Kesinlikle çalışmıyor.Telefonu şimdiye kadar iki üç kere kullanabildim. Onalardan ikisi Türkiyede birisi de Yunanistanda. Onun haricinde yüzlerce kez denedik bir kere bile konuşamadık. Hele bugün saatlerce saatlerce uğraştık inanırmısınız hiçbir şekilde çalıştıramadık. Tekneyi bu yolculuğa hazırlarken neye fuzuli para harcadın derseniz hiç düşünmeden Globalstar uydu telefonuna derim.  Karaya varır varmaz IRIDYUM uydu telefonu almaya karar verdik.

Gözüm bir ara motor devir saatine takılıyor ve motor devrini göstermediğini görüyorum. O zaman yavaş yavaş kafamıza dank etmeye başlıyor, aslında bizim servis akülerimizin değil motor akümüzün çökmüş olacağı. Bu arada toplam akü kapasitemiz 900 amper ve 9 aküden oluşuyor.Hepsini yeni alıp montaj yaptırdım. Normalde tekne de 5 akü vardı. O akülerin üstüne laz mütahitler gibi kart çıkıp ikinci kata da diğer 4 aküyü koydurttum. Ama bu arada bir salaklık yapıp motor aküsünü alt  katta bıraktım ve ölçüm için hiçbir şekilde ona ulaşamıyorum. Düşünebiliyormusunuz yaptığım salaklığı EmbarassedFrown.

Neyse o saatten itibaren biraz daha rahatladık. Bu arada son 24 saatte 150 mil yol aldığımızı kayıtlara geçirdik.

5. Gün : 27.09.2016

Artık bugün ve gecenin son gün olduğunu biliyoruz.Rüzgar hızını azalttı biz korkudan ya çalışmazsa diğerek hala motoru kapatmıyoruz. Dalgalarda iyice azalmış durumda arada bir bayağı büyükler geliyor ama dün gece yaşadıklarımızdan sonra keyfimizi hiç bozamıyorlar. Tenerife adasını sabah hava aydınlanınca göreceğimizi biliyoruz artık. Gün boyu bir arıza daha olmasın diye heyecanla yolumuza devam ediyoruz.Artık günde bir iki gemi çevremizden ya geçiyor ya geçmiyor. Ebruların nöbetinde normalin dışında hiçbir şey olmuyor. Sabaha karşı dörtte nöbeti devralıyorum.Hava aydınlanınca adayı göreceğim için kendimi şanslı hissediyorum. Ama boşuna imiş. Hava aydınlanıyor etrafta ne ada var ne de başka bir şey. Koca adayı 8 mil kala ancak görebiliyoruz. Pus ve bulutlar adayı görmemize engel olmuş.

Biz adanın merkezi olan Santa Cruz şehrinin biraz dışındaki Radazul Marinaya bir aylık rezervasyon yaptırtmıştık. Arızaları da düşününce o marinaya gitmekten vaz geçip şehir merkezindeki Marina Santa Cruz la görüşerek biraz daha pahalı olmasına rağmen orada kalmaya karar veriyoruz.

Saat 13.00 da Marina Santa Cruz daki yüzer pontona halatlarımızı bağlayıp rahat bir nefes alıyoruz.

Bu yolculuğumuz toplam 720 mil uzunluğundaydı ve biz tam 122 saatte tamamlamış olduk. Hepimiz kazasız belasız bu yolculuğu tamamladığımız için çok mutluyuz. Şimdi ilk işimiz duş alıp keyifli bir uyku çekmek. Sonra yavaş yavaş diğer işlerimize girişeceğiz.

Görüşmek üzere, Hoşcakalın.

07.10.2016 

 

Gibraltar - Cebelitarık

Eylül ayı harcama dökümü