Blog

 

Panama Kanal Geçişi ve Panama City / 10.02.2018

 

     Eveeet altımızı yarı yarıya  temizlediğimiz için Shelterbay marinaya (Colon city) gayet rahat bir seyirle geldik. Linton bay’den ilk çıktığımızda güçlü bir boraya yakalandık. Montlarımızı giydirecek kadar yağmur yedik ama hepi topu 45 dakika. Sonra rüzgar da düştü gelsin motor. Artık boralara alıştığımız için bizi pek etkilemiyor. Zira bu gürlemenin kısa süreceğini zaten biliyoruz. Ama Türkiye’deyken böyle bir hava ile karşılaşsak oldukça heyecanlanırdık. Artık biz mi boralara alıştık yoksa ülkede mi havalar sert oluyordu bilemedim açıkçası.

He unutmadan bu arada Linton bay’deki Lintonbay marina ile sıkı bir pazarlık yaparak (vinçten inmeden iki saat askıda kalacağız, alt yıkama dahil  250 dolar ödeyeceğiz ) karaya çıkma tarihimizi yaklaşık bir ay sonrası için kesinleştirdik. Fiyat Türkiye’deki marinaları bile düşündümüzde bile gayet iyi bir fiyat. Bu işlem için Shelterbay marina bizden 550 dolar istemişti. Bu arada buralara teknesi ile gelecekler için Shelterbay marina her açıdan çok güvenli ama pahalı. Birçok pilot kitapta yazmayan (yeni açıldığı için ) Lintonbay marina ise önünde mendirek olmadığı için havaya biraz açık ama fiyatı da oldukça uygun.

    Evvelki yazıda demiştik ya Kanal yetkilileri tekneyi ölçmek için gelecekler diye. İşte onun için Shelterbay marinaya tekrar geldik. Naviga dergisinin Şubat 2018 sayısında da anlattık ama burada da yazmış olayım.  Şimdi kanal geçişini iki şekilde organize edebiliyorsunuz. İsterseniz her işlemi kendiniz takip ediyorsunuz (350 dolar karlı olursunuz) . İsterseniz bir acente ile anlaşarak her işinizi onlar organize ederler.  Biz acente seçeneğini  ( Erick Galvez mobil tel,05076676-1376 ) tercih ettik Pek güvenli olmayan Colon şehrinde o resmi daireden öbürüne koşturmak istemiyoruz. Biz acentemize 3 Aralık da ölçülmek istediğimizi ve 21 Aralıkta da Kanal geçişi yapmak istediğimizi söyledik. Tüm randevularımızı ona göre ayarladı sağolsun ( bu arada acentemizden çok memnun kaldığımızı da söylemiş olalım). Ölçüm günü kanal  görevlisi tam bize söylenen saatte (10.00) teknemize geldi. . Görevli kanal geçişi ile ilgili bir çok bilgiyi bize aktardı. Bunların en önemlileri ise  güneş panellerimizi ve rüzgar jenaratörümüzü kanalda sağdan soldan atılacak olan Türk Cevizlerine karşı korumaya almamız gerektiği oldu. Kanalı nasıl geçeceğimiz ile ilgili tercihlerimizi bize sordular . Daha evvel Acentemizin bize öğrettiği üzere Kanal duvarına yaslanmak istemediğimizi ve TUG botlara bağlanmak istemediğimizi söyledik. Tüm ölçüm yapılıp bizi bir üst fiyattan kanal geçireceklerini öğrendiğimizde şok olmadık desem yalan olmaz. Fiyat skalası 15 metreye kadar ve 15 metre üstü şeklinde idi. Biz kendimizi 15 metre altı sanıyorduk ve 16,35 metre olduğumuz gerçeği ile sevinsekSmile mi üzelsek Crymi bilemedik. Bu ölçümle birlikte 1504 dolar ödemeyi planladığımız kanal geçişimiz 2004 dolara fırlamış oldu. “Neyse sağlık olsun bak teknemiz büyükmüş” diyerek 500 doların şokunu atmaya çalıştık ama bayağı bir zaman. Adamlar ölçümü teknenin tüm çıkıntılarının izdüşümünden yapıyorlar. Yani arkada tekneden dışarı doğru çıkan bir oltanız bile varsa onu da  tekne boyuna ilave ediliyor. Biz tabiki tüm çıkıntılarımızı toplamıştık ama yine 16,35 çıktık. Bizim teknemizin kıçında bir yüzme platformu var . Resimlere bakarsanız görürsünüz. Ben onu da tekne boyunun içinde sanıyordum. Meğerse o bizim tam boyumuza hiç dahil değilmiş bile ( aman Türkiye’deki marinacılar duymasın bunu). Ölçüm işlemi bitip imzalar atıldıktan sonra bize bir sertifika verdiler ölçüldüğümüze dair. Bu sertifika ile ne zaman gelirsek gelelim bir daha kanal geçmek istersek ölçüm yapılmayacakmış artık. Öbür turlarımızda rahatız anlayacağınız.Tongue Out

Eveeet ölçülme işlemini de bitirdik. Artık İstanbul’dan bizi ziyarete gelecek arkadaşlarımızı rahatlıkla bekleyebiliriz. İstanbuldan Ömer Kırcal ve sevgili eşi Firuzan  bizimle 40 gün tatil yapmaya geliyorlar. Aslında Ömer öyle sanıyor ben ona hiç söylemedim ama onu Koza da bir sürü ufak tefek iş bekliyor. Ben her arıza da, sonraya kalabilecek bir şeyse “aman Ömer gelince birlikte yaparız yaaa“ diyerek onlarca işi biriktirdimSurprised ( bu arada yeni gelecek olanlara da göz dağı vermiş olalım) . Zavallım yaaa. Valla bu tekneye iki kişi gelirse elimden zor kurtulur biri bildiğiniz gibi Ömer diğeri de Atilla Erdoğan ( ki kendisi hiç balık tutamaz ). Biri geldi sırasını savdı ( ama ne savmak zavallının turşunu çıkardım ) Şimdi sıra ötekinde . Pardon bunu söylemeyecektim yaaaaa.” Atilla gel valla tekne taş gibi hiç arıza yok , bütün gün kebap yapacağız” Wink. Hiişşşttt çaktırmayın onu da takacağım oltama. Ama biraz vakit geçsin de arızalar oluşsun diye pek ses etmiyorum.  

Neyse bu kadar gırgır yeter yazımıza dönelim . Ömerler de hayırlısı ile geldiler biz tekrar Shelterbay Marinadan halatları çözdük ve ver elini Linton Bay. Evvelki yazıda da bahsetmiştim biz burayı çok sevdik . Burayı Ömerlere de göstermek istiyoruz. Çok güzel bir kanal var üstü,sağı solu Mangrow’larla kaplanmış. Sanki canlı bir tünelin içinde gidiyormuş gibi dingi ile kanallarda dolaştık ormalarda yürüyüş yaptık. Yürürken bol bol ıslandık. Ömer’in ıslanmamız üstüne bir tespiti oldu ki duyunca hepimiz ona hak verdik. “İstanbulda yağmur yağsa ya çok üşür kaçacak delik ararız yada çok giyinmişsek içerden ıslanırız “ diye. Gerçekten burada ki yağmurlarda öyle fırtına soğuk falan hiç olmuyor. Yağmur sakin sakin ama çok yağıyor sizde sakin sakin yürümeye ya da işinizi yapmaya devam ediyorsunuz. Yürüyüşler boyunca ne hiç birimiz yürüyüş tempomuzu bozduk ne de yağmurdan korunmaya çalıştık. Hepimiz gayet sakin ama ıslak anın keyfini çıkardık. Ve inanın çok zevkliydi. Tavsiye ediyorum.  Yağmur yağarken ormanlık ( tabi hala bulabiliyorsanız ) ya da ağaçların olduğu yerde sakin sakin yürüyün inanın çok mutlu olacaksanız. Islansanız bile.Wink

Linton bay sonrası 40 mil mesafedeki Cennet San Blas adalarına tekrar döndük. Biz bu adaları gerçekten çok ama çok sevdik. Denizi,insanları,doğası,resifler,mercanlar,balıklar herşey ama herşey çok güzel. Bu arada bu adalar grubu Orta Amerika ana karasının sadece 8-10 mil uzağında istediğiniz zaman Ana karaya ulaşabiliyorsunuz. Ana karaya yakın (0,5-1 mil ) olan adalarda Kuna yerleşimi daha fazla. Sazdan kulübeler neredeyse birbirinin üstün yapılmış kadar yoğunlar. Aralarında tek tük de olsa beton binalar göze çarpmıyor değil. Tahmin edeceğiniz üzere onlar zengin Kuna’lara ait. Bu adalardan bazıları moderniteyi kabul etmişler ve senin benim gibi giyinip televizyon izliyorlar. Ama bazı adalar ise kesinlikle hala yöresel kıyafetlerle dolaşıp moderniteyi reddediyorlar. Bu çeşitliliği izlemek bizim için oldukça enteresan oldu. Ama turizm hissedilir bir şekilde buraları bozmaya devam ediyor.  Özellikle uzak adalara gidince bunu çok net bir şekilde görüyorsunuz. Uzak adalarda her şey çok daha basit ve sade ve bence daha güzel.

Birgün yerli bir rehberle anlaşıp şelale turu düzenledik. Yerli rehberimiz sabah bulunduğumuz Cambombia adasının koyundan tek parça ağaçtan oyulmuş kanosu ile bizi alıp Rio Sidra denen nehire götürdü. Yağmur sezonun bitmesine az kaldığı için nehirin suyu azaldığı halde akşama kadar nehirde yürüyüp , yüzüp şelalerden atladık ki keyfimize diyecek yoktu. Çocuklar gibi eğlendik.  Bu turumuzda Kuna’ların mezarlıklarını da ziyaret ettik. Kuna’lar ölülerini nasıl defnediyorlarmış biliyormusunuz ? Derin bir mezar kazıyorlarmış içine iki kazık dikip ortasına da bir hamak gerip ölüyü hamağa yatırıyorlarmış.Bu şekilde mefta hamakta yatarak keyif yapıyormuş.Cool

Neyse Ömerlerle yaptığımız San Blas geziside göz açıp kapayıncaya kadar geçti ve teknenin altını yıkatacağımız Linton bay koyuna döndük. Gece koyda demirde kaldıktan sonra ertesi gün öğlen gibi karaya çıktık. Kozamızın altına biz  Türkiyeden çıkmadan evvel CopperCoat denen zehirli boyayı yapmıştık. Bu boya tekneyi ortama 10 yıl kadar koruyor. Yani boya yapılması gerekmiyor ama aktivasyon denen bir olayı yapmamız gerekiyor. Biz şu ana kadar bu işi hep suyun altında kendimiz yapmıştık. Ama üretici altı ayda bir tekneyi karaya çıkarıp bir yıkattıktan sonra hafif bir zımpara yapıp tekrar denize atmayı tavsiye ediyor . İşte bizde bunu yapmaya karaya çıktık. Teknenin altı yıkandı ve başladık zımparaya ama acayip zor bir iş . Marina çalışanlarından da destek alarak 7 kişi akşama kadar zor bitirdik ama canımız da çıktı. Bu işi bundan sonra makine ile yapmak lazım . Elle zımpara yapmak boya katlarını kaldırmaya çalışmamamıza rağmen oldukça zor oluyor. Hepimiz yorgunluktan bitmiş durumdayız . Biz işleri bitirince Kanadalı Paul ve Karısı Daniela gelip kiraladıkları araba ile bizi Portobello denilen kasabaya yemeğe götürdüler. Çok iyi de oluyor hiç birimizin yemek yapacak hali kalmamıştı vallahi. Portabella da hepimizin memnun kaldığı nefis yemekler yedik. Ama göz kapaklarmızı havada tutmakda zorlanıyoruz ve Sabah erken yola çıkmamız lazım kanal geçişi için randevumuz var diyerek Paullerden izin istiyoruz ve  hemen yataklara seriliyoruz. Pauller de sabah erken kiraladıkları araba ile  Colona gideceklermiş. Ebrular onlarla gidip biraz alış veriş yapmak istiyor. Sabah erken kalkıp hem onları yolculuyoruz hem de bir daha görüşmemizin zor olduğu sevgili Paul ve Daniela ile vedalaşıyoruz. Kısa zamanda çok iyi dost olduğumuz bu aile ile ayrılmak bize  zor gelse de onların gözlerindeki yaşları görmenizi isterdim. Çok candan çok iyi dostlara sahip olduk. Paul’ün Danielaya dönüp “bugünden sonra ne zaman bir Türk teknesi görsek hemen yanlarına gitmeliyiz” demesini hiçbir zaman unutamayacağım.

Neyse kızlar karadan Ömerle ben denizden Colon yoluna koyulduk. Bizimki süs olarak açılmış ana yelken ve motorla çok rahat bir seyir oldu. Biz yerimize bağlanıp işlere koyulduktan nice sonra kızlar elleri kolları dolu alışverişten döndüler. Her zaman olduğu gibi “çok ucuz giysiler” bulmuşlar. Niye hep kadınlar bulur bu ucuz şeyleri bir türlü anlamam Undecided. Bize hiç denk gelmiyor böyle ucuz şeyler !!!!!!    

Kanal geçişi öncesinde iki gün vaktimiz var . O zamanı da kah tamir yaparak kah alışverişe giderek geçirdik. Kanal geçişi yapacağımızın bir gün öncesi geçişimizin bir gün ertelendiğini öğrendik. Bizimle birlikte geçecek yelkenli bilmediğimiz bir sebepten geçişini iptal etmiş , başka da geçiş yapacak yelkenli olmadığı için bizim geçişimizi de ertelemek zorunda kalmışlar. Bizim için pek sorun değil.

22.12.2017 Kanal Geçişi Başlıyor ;

      Ertesi gün saat 13.00 da halatları çözerek pilotlarımızın tekneye geleceği “F Bölgesine” (ufak tekneler için demirleme alanı) giderek demirledik. Kanal geçişlerinin planlandığı Cristobal Signal istasyonunu VHF 12 kanalından arayarak  “ F Bölgesinde “ demirde olduğumuzu  ve kanal geçişi için pilot beklediğimizi anons ettik. Cristobal Signal de tahmini geçiş saatimizi bize bildirdi. Pilotlar denilen saatten biraz geç olsa da (üç saat ) tekneye geldiler. Geldiler diyorum çünkü bize iki pilot geldi. Biri eğitmen pilotmuş diğeri onun yanında staj yapıyormuş. Kısa bir tanışma ve  bilgilendirme sonrası F Bölgesinin hemen yanında düzgünce işaretlenmiş koridordan kanalın ilk havuzuna doğru yol verdik. Bu arada pilotumuz sürekli bana ufak ufak talimatlar veriyor bende onun dedikleri dümene aktarıyorum. Bizden önce kanal havuzuna koca bir gemi girdi arkasından bir TUG boat ( römorkör) girdi. Bizimle beraber kanal geçecek olan diğer yelkenli sanırım kabul ettiği için gidip TUG bota bağlandı. Bizde gidip onlara bağlandık. Bu şekilde Tug bota bağlı olduğumuz için sağdan soldan atılan halatlara bağlanmak zorunda kalmadık . Bizim için çok da kolay oldu bu şekilde kanalı geçmek. Ama şunu özellikle söylemek isterim kanal geçişi beni çok heyecanlandırıyordu. Okuduğumuz kitaplarda hep çok zor olduğunu öğrenmiştik. Belki biz TUg bota bağlandığımızdan mıdır nedir bilemedim ama bana o kadar zor bir şey gibi gelmedi.  Kanal kapaklarının kapanması ile birlikte bence dikkat edilmesi gereken en önemli nokta sular havuza dolmaya başladığı andan itibaren dümen pruva hattında sabitlenmeli zira oluşan girdaplarda dümen palasına acayip yükler biniyor ve dümen sürekli iskele sancak yapıyor . Tabi bunu ben ilk anlarda pek fark edemedim heyecandan (sağa sola laf yetiştirmek demeyeceğim ısrar etmeyin )Tongue Out, ama gözüm bir an dümene takılınca  dümen simidini fırıl fırıl dönüyor gördüm ve  hemen üstüne atlayarak bir noktada sabitledim. O andan sonra da bir saniye bile dümen simidini elimden bırakmadım. İlk havuza su dolumu bitince biz Atlantik okyanusundan 7,5-8 metre yukarı çıkmış olduk. Önümüzdeki havuz kapaklarının açılması ile birlikte bütün tekneler tekrar birbirimizden ayrıldık  ve ikinci havuza doğru yol verdik. Aynı işlemler ikinci ve üçüncü havuzlarda da tekrarlandıktan sonra Toplamda  Atlantik okyanusundan 25 metre yukarı Gatun gölü seviyesine çıkmış olduk.  Biz bu işlemleri yaparken hava da kararmış oldu. Üç havuzu geçmemiz toplam bir buçuk saat sürmüş. Gatun gölüne çıkınca yine pilotumuzun talimatları ile geceyi geçireceğimiz dev gibi bir şamandıraya bağlandık. Biz bağlanır bağlanmaz bir pilot teknesi gelerek pilotlarımızı alarak gitti.  Sabah yeni pilotlar ile yola devam edecekmişiz.  Pilotlar gidince bizde hafif bir yemek yiyerek hemen uykuya daldık. Ne gece yatmadan önce ne sabah uyanınca kitaplarda bahsi  geçen Gatun gölü timsahlarının kırmızı gözlerini göremedik. Sonradan öğrendiğimiz kadarıyla yeni kanal yapımında patlatılan dinamitler sebebiyle timsahlar bu bölgeyi terk etmişler. Ama sabah erken kalktığım için Maymunların kükremelerini son kez de olsa kahve eşliğinde dinledim. Dün giden pilotlar yeni pilotların saat 06.00 geleceğini söylemişti ama beylerin gelmesi 09.00 u buldu. Bu arada yapacağınız her şeyin komutunu pilotlar veriyor. Sadece dümeni tutmuyorlar.

Bugün pilotumuz bir kişi ama kanalın en tecrübeli ve tüm pilotları eğiten öğretmen pilotmuş. Keyifle yola koyuluyoruz. Gatun gölünün pasifik tarafına kadar yaklaşık 25 mil yolumuz var. İlk saatlerde hızlı yol almamız söyleniyor ve uyguluyoruz. Gölün dar kısımlarına gelince ve karşıdan tehlikeli madde taşıyan gemiler gelince ya çok yavaşlamamız söyleniyor ya da uygun bir alanda bekleme yapıyoruz. Hatta bir yerde şamandıraya bağlanarak bir saat kadar bekleme yapıyoruz.  En nihayet öğleden sonra bizi Pasifik Okyanusuna ulaştıracak kapıların önüne geliyoruz. Pilotumuz şanslı olduğumuzu şu anda çok nadir olarak kullanılan eski kanaldan geçeceğimizi bize söylüyor ama biz yeni kanalın nasıl olduğunu bilmediğimiz için bu bize pek bir şey ifade etmiyor aslında. Havuzun öncesinde  dün birlikte geçtiğimiz tekne ile aborda (yanyana bağlanma) oluyoruz. Tek tekne gibi hareket ederek ilk havuzdan içeri süzülüyoruz. Bizim pilotumuzun talimatı ile havuz duvarlarında bekleyen halat atıcılar Türk cevizlerini dört bir taraftan teknelerimize fırlatıyorlar. İki halat iskele taraftan öbür tekneye iki halatta sancak taraftan bizim tekneye bağlanıyor. Halatların boşunu alıyoruz ve havuz kapakları arkamızdan kapanarak, havuzun suyu sakin sakin boşalmaya başlıyor. Atlantik tarafındaki girdaplardan burada eser yok. Her şey çok kolay. Dikkat edilmesi gereken şey sular boşaldıkça sizin de havuz duvarına bağlı olduğunuz halatları boşlamanız gerek .  Bu havuzdan sonraki iki havuzda da aynı işlemleri uygulayarak toplamda 1,5 saat süren iniş maceramızı da son kapının açılıp Pasifik Okyanusuna doğru yol vermemizle son bulmuş oluyor. Artık önümüzde koooos kocaman bir pasifik var inşallah hiçbir zaman bize kötü yüzünü göstermez.

Havuzdan çıktık ama hala kanal gibi bir su yolundan bir saat kadar yol aldık ve geceyi geçireceğimiz, acentamızın bizim için yer ayırttığı Balbao Yat Kulübün şamandırasına bağlandık. Kanal geçmenin mutluluğu ile buzdolabında bizi bekleyen şampanyamızı patlatarak pasifiğe ulaşmanın keyfini sürmeye başladık. Panama kanalı bizi bayağı yormuş. Hepimizin ilk geçişi olduğu için aslında hepimiz biraz gergindik. O yüzden kendimizi yorulmuş gibi hissediyoruz ama ortada yorulacak kadar da bir iş yoktu.  Kısaca kanal geçişi öyle çoook zorlu bir iş değilmiş. Bizi boşuna o kadar gerilmişiz.

Sabah Balboa yat külüp ofisine ödememizi (33 dolar) yapıp acil olarak buradan ayrılıyoruz. Zira sürekli hareketin olduğu ne girenin ne çıkanın belli olduğu iş teknelerinin bağlandığı bir yer hem de bu kadar pahalı. Daha evvel haritadan baktığımız demir yerine doğru yol veriyoruz. Demir yerine gelince burasının da pek sakin olmadığını ama en azından para ödemeden kalacağımız için pek kafamıza takmayarak 5 metre suya 60 metre kaloma vererek zincirimizi döşüyoruz.

Artık pasifik okyanusundayız. Panamanın bu tarafında med cezir işine alışmamız gerekecek. Bugün 5 metrede demirlediğimiz  yer akşam üstü oluyor 9 metre. Her şeyi iyi hesaplamamız gerek artık. Artık büyük şehir Panama City’deyiz. Tam önünde değil de biraz kıyısındayız işte. Ama manzaramız Panama City’nin  gökdelenleri.  Kısa bir otobüs yolculuğu ile şehir merkezine rahatlıkla ulaşabiliyoruz.

Artık uzun zaman önce unuttuğumuz büyükşehirdeyiz. Bu bize bayağı garip geliyor ilk başlarda. Ama alışveriş merkezlerinin büyüklüğü özellikle kızlara çok cazip geliyor. Biz tamirdi yedek parçaydı marin dükkandı derken , onlar alışverişin dibine vuruyorlar. Buraya gelmeden önce kıç kamaranın Dometic marka Vacuum Tuvaleti bozulmuştu elimde bazı yedek parçalar olmasına nasıl yapacağımı hiç bilmediğimden servis bulurmuyuz diye umutsuzca aramıştık fakat tam demirlediğimiz yerin karşısındaki dükkanların arasında yetkili servisi bulunca hazine bulmuş defineci gibi sevindik. Hemen servisi çağırıp oldukça tuzlu şekilde tuvaletimizi tamir ettirdik ama nasıl yapılacağını da etraflıca öğrenmiş olduk. Bundan sonra bozulursa çok rahat kendim yapabilirim.

Şimdiye kadar okuduğumuz kitaplarda Panama City’nin çok ucuz olduğunu okumuştuk. Artık bu tespit kesinlikle doğru değil. Panama City oldukça pahalı hatta iddia ediyorum Karayiplerin bir çok yerinden bile pahalı . Yiyecek içecek fiyatları uçmuş durumda. Ama giysi fiyatları çok uygunmuş onu daha çok sevgili eşlerimiz bize gururla ilettiler. Marin dükkanlarda doğru dürüst malzeme yok ve herşey Amerikaya endekslenmiş durumda . Dükkancılar “ siz siparişi ve ödemeyi yapın bir haftada malzemeniz burada” modundalar. Tabi istediğiniz malzemenin üstüne okkalı nakliye, gümrük vergisi ve kar marjı bindirilmiş olarak. Biz bu durumu Amerikada 4 tanesinin 33 dolar olduğu tuvalet parçasının iki tanesini buradan 45 dolara Frown satın alarak iliklerimize kadar yaşamış olduk. Bize aynı parçadan 12 adet lazım olduğu için kaybettiğimiz parayı varın siz hesaplayın artık.

Büyük şehir iyi güzel de fazla kalınca sıkıyor insanı. Birkaç gün pizzaymış dondurmaymış   sağlıksız beslendik ve artık yeter diyerek 40 mil ilerimizdeki Las Perlas adaları rotasına bakınmaya başladık.

 

Las perlas da görüşmek üzere hoşcakalın,   

 

Şelaler ve San Blas adaları

Las Perlas Adalar Grubu