Blog
Panama City'den Ekvator'a ( Doldrumlar ) / 13.03.2018
Ekvator için yola çıktık demiştik. Çıktık ama hiçbir acelemiz de olmadığı için ilk gittiğimizde çok sevdiğimiz Las Perlas adalar grubunda biraz zaman geçirmek istiyoruz. O yüzden ilk olarak Panama City’nin çok yakınında olan (8 mil) İsla Tabago’ya rota tutuyoruz. Hava çok sakin, yakın da bir mesafe olduğu için yelken açmaya hiç yeltenmiyoruz bile. Yolumuzun üstünde bir çok gemi demirde bekliyor. Sanırım ya iş bekliyorlar ya da kanal geçişi için sıra bekliyorlar. Biz aralarından slalom yaparak geçiyoruz. Bu ada için pilot kitabımız iki demir yeri veriyor. Biz yakın olan ilk demir yerine gidip demirliyoruz ama sadece biraz denize girip keyif yapmak için. Bu koy genellikle akşam üstü başlayan rüzgara oldukça açık görünüyor . Koyda demirdeyken de diğer koyu görebiliyoruz zaten. Rüzgar yön değiştirince biz de demiri toplayıp diğer koya evimizi taşıyoruz. Yeni koyumuz da bir sürü tonoz atılmış durumda ve çok boş tonoz var. Biz bir motor yata yanaşıp “tonoza bağlanabilirmiyiz” diye soruyoruz. Okey aldıktan sonra uygun olan bilek kalınlığında halatlarla bir tonoza bağlanıyoruz. Keyfimiz gıcır . Bu arada derinlik 15-18 metreler arasında. Tonoz bulmasak bu koyda demir atmayı hiç istemezdim açıkçası. Ertesi gün adanın bol çiçekli temiz sokaklarında uzun yürüyüş yapıyoruz. Bu ada Panama City’e çok yakın olması ve sürekli ferry olması sebebiyle özellikle hafta sonları Panamalılar tarafından çok seviliyor ve kalabalık oluyormuş. İki gün kaldığımız bu adada Allahtan o kalabalıkları yaşamayıp yeni adamıza gitmek için tonoz halatını koyveriyoruz.
Yola çıkar çıkmaz oltamızı hemen denize salıyoruz. Çok geçmeden yaklaşık 3 kiloluk bir Mahi Mahi bize misafir olmak istiyor, buyur ediyoruz . Akşam yemeği garanti diyerek oltayı hemen topluyoruz. Balık ayıklama gırgır şamata derken Contodora adasındaki tonozların önüne gelmişiz bile. Geçen gelişimizde Yılbaşı tatili sebebiyle en az 50-60 motoryatın olduğu bu koyda kimsecikler yok. Boş tonozları görünce demir atmaktan vazgeçip tonozun birini kapıyoruz. Sevdim ben bu tonoz işini
. Ben adayı daha evvel gezdiğim ve kıyıda botu bağlayacak yer olmadığı için kızları adanın kumsalına götürüp tekneye geri dönüyorum. Onlar adayı gezerken bende biraz kafa dinleyeyim. Hava oldukça bulutlu sağa sola yağmur yağıyor ama bizim olduğumuz yerde henüz bir şey yok. Deniz kapalı havada pek güzel görünmüyor gözüme, bende bir kitap alıp okumaya başlıyorum. Kızlar iki saat geçmeden kumsalda beliriveriyorlar. Birkaç ıvır zıvır almışlar oldukça pahalı fiyatlardan.
Sabah başka bir adaya gitmek için tonoz halatını suya bırakıyoruz. Bu sefer ki adamız İsla Vıveros ıssız bir ada gibi görünüyor. Yanındaki İsla La Mina adası arasındaki dar boğazdan zorlu ve heyecanlı bir geçiş yapıyoruz. Oldukça fazla resif gösteriyor haritamız. Zig zag’lar yaparak temiz suya ulaşıyoruz. Demir yeri oldukça geniş bir koy. 7 metre suya 60 metre zincir döşüyoruz. Akşam üstü botla şöyle çevreyi dolaşmak için çıkıyorum. Eh dolaşırken biraz da sırtı çekmeden olmaz tabi ki. Birkaç vurmadan sonra bir balık sıkı asılıyor elimdeki misine parmaklarımı kesmeye başlıyor olta, mantarı ile birlikte komple denizi boyluyor. Bunca zamandır balık tutarım ilk defa komple takım kaybediyorum. Mantar belki yüzeye çıkar diye çevrede üç beş tur atıyorum ama nafile . Kesik parmağımla söylene söylene Koza’ya dönüyorum
. Gece koya biraz soluğan giriyor sallanıyoruz ama çok rahatsız olduğumuz söylenemez. Zaten Türkiye’deki kıpırtısız koyları unutalı çok oldu.
Sabah İsla Jose’ye gitmek üzere demir alıyoruz. Yolumuz 18 mil. Hava adalar arasında oldukça sakin . Dalga yok denecek seviyede. Rüzgar 8-10 knot aralığında . Code zero ve ana yelkenimizi apaz rüzgarı keyifle okşuyor. Dalga da olmadığı için kızımız kuğu gibi süzülüyor. Çok keyifli bir 18 mil oluyor. Koya girip tam demir atacakken Ebru baş taraftan “Balina” diye bağırıyor . Hepimiz gösterdiği tarafa bakıyoruz ve hafif kahve renkli koca hayvanı görüyoruz ama ne olduğunu tam anlayamıyoruz. Demiri nerdeyse hayvanın kafasına atacakmışız vallahi
. 6 metre suya 50 metre zincir döşeyip demirliyoruz. Bu ada bir kişiye aitmiş ve Las Perlas adalar grubunun ikinci en büyük adası. Gerçekten oldukça büyük görünüyor. Tek sahipli olmasından kaynaklı olsa gerek doğası hiç bozulmamış görünüyor. Her taraf ormanlarla kaplı vaziyette. Çevreyi tanımak için hemen botu suya indirip içine doluşuyoruz. Gelirken burunda büyükçe bir mağara görmüştük oraya doğru yol veriyoruz. Mağara, kayalar ve okyanus çok büyüleyici. Las Perlas’larda deniz genellikle bulanık ve görüş pek net değil. Ama bu ada farklı, suyu koyu mavi pırıl pırıl. Tam mağaradan ayrılırken 20 metre ötemizde dev gibi bir balık suyun üstüne çıkıyor. Botu hemen o tarafa yönlendiriyorum. Ebrunun balina dediği balık bu, bir “Balina Köpek Balığı” . Ağzını kocaman açmış plankton süzmeye çalışıp sakin sakin yüzüyor. Bizde üstünde onu takip ediyoruz. Botumuz 2.90 metre boyunda ve bottan büyük bir hayvan. Birkaç kere elimizi değecek kadar bize yaklaşıyor. Biz tabi ki zevkten dört köşe olmuş vaziyetteyiz. Yaklaşık 15-20 dakika o altta biz üstte geziniyoruz. Unutulacak bir şey değil
. Hepimiz hayatımızda ilk defa böyle bir olaya şahit oluyoruz. Tam hayvanı rahat bırakıp artık dönelim dediğimiz anda müthiş bir Manta Balığı şov başlıyor. Onlarca Manta havalarda kuş gibi uçuyorlar
. Öyle bir iki atlama falan değil en az 10 dakika boyunca hayvanlar uçtu durdu. Utanmasalar botun içine zıplayacaklar valla . Şu kadar kısa zaman içerisinde gördüklerimize inanamıyoruz. Rüyada gibiyiz resmen. Nereye geldik biz böyle .
Dönerken bottaki sırtıyı denize salmamla birlikte 2-3 kiloluk 3 balığı bota almamız 15 dakika bile sürmüyor. Nedir bu bereket inanamıyorum. Artık deniz yeter diyerek biraz da karada gezmek düşüncesiyle botu kumsala çıkarıyoruz. Kara ayrı bir alem. Karaya çıktığımız yerin hemen yanından küçük bir dere denize ulaşıyor. Çevrede bir sürü iguana görüyoruz. Bizi gören ormanın içine doğru koşturuyor. Adanın bakirliğinden resmen ürküyoruz. Fazla içerilere girmeden kumsalda biraz yürüyüş yapıp Koza’ya dönüyoruz. Daha işimiz var bir sürü balık ayıklayacağız. Tuttuğumuz balıkların pulları baş parmağımın tırnağından büyük o kadar söyleyeyim. Akşam üstü yemeğin pişmesini beklerken teknenin sağında solunda bir sürü köpek balığı yüzgeci görüyoruz. Bize biraz uzak oldukları için tam olarak ne cins olduklarını bilemiyoruz ama “iyiki gün içinde denize girmemişiz” diye düşünmeden de duramıyoruz. Panamadaki Harita satan malzemeciden aldığımız tanıtıcı balık kartlarının faydasını bir kere daha görüyoruz. Bu kartlarda bir çok cins balığın renkli ve çok net büyükçe fotoğrafı var. Kartlara baka baka her balık cinsini aşağı yukarı tanır olduk artık. Sabah Ekvator için yola çıkmaya karar veriyoruz. Önümüzde 600 millik bir yolumuz var. Erkenden kamaralarımıza çekiliyoruz.
1. gün :
21.01.2018 sabah saat 06.30 Ekvator’un Bahia De Caraquez şehrine gitmek için yola çıkıyoruz. Hava açık rüzgar yok denecek seviyede. Motor ana yelken seyre başlıyoruz. Gideceğimiz mesafe yaklaşık 600 mil ama yolumuzun üstü “Doldrum” denilen rüzgarsız alanlarla kaplı oluyormuş bu mevsimlerde. Yapacak bir şey yok , teknemizin menzili bu bölümü motorla geçebilecek kadar ( hatta daha fazlasını) olduğu için bu etap bizi pek korkutmuyor. Adaların etkisinden çıktıktan sonra rüzgar apaza oturuyor ama hızı 6-7 knotlarda . Bizde motor ve ana yelkenin yanına code zero’muzu da basıyoruz. Böylece hızımız 7,5-8 knotlara kadar çıkıyor. Önümüzde Punto Mala denilen belalı bir burun var. O burunu gündüz geçmek istiyorum. Bu burun karışık dalgaları,boraları ile meşhur bir yer. Öğleden sonra gemi yolunun dışında Punto Mala’nın yaklaşık 25 mil açığından sorunsuz bir şekilde geçiyoruz. Bu punto Mala burnuna kadar gemi trafiği de oldukça yoğun. Kuzey Amerika kıtasından Kanal geçmek için yol alan bayağı bir gemi ile karşılaşıyoruz.Akşam üstüne doğru rüzgar ve hızımız biraz düşüyor. Rüzgar yönü orsaya doğru iyice kayınca code zero’muzu kapatıp ana yelken motor yola devam ediyoruz. Gece ilk nöbeti Ebru ve Gülçin alıyorlar. İkinci nöbet ben ve Meryemde. Çevremizde komple şimşekler çaksa da biz sabaha kadar olaysız bir gece geçiriyoruz. Birinci gün toplam 162 mil yol almışız.
2. gün :
Bu seyre çıkmadan evvel bizim için en önemli olayın akıntı olduğunu biliyorduk. Rüzgarsızlığa kendimizi hazırlamıştık ama akıntının lehimize olması gerekiyordu. Bu sebepten hedefimize direk rota ile gitmiyoruz. Kolombiya ya ait küçük Malpelo adacığını kendimize hedef belirledik. Niye bunu yaptık internetten günlerce önceden hava durumu sitelerinde bu bölgenin akıntı rejimini inceledim. Malpelo adası civarını rota tutarsak lehimize akıntı bulmamız büyük olasılık. Lehimize akıntı bulamasakta en azından karşı akıntı olmaması gerekiyor ki hızımız iyice düşmesin. Sabah rüzgar yok denecek kadar 3 knot esiyor ya da esmiyor ( hoş bulduk Doldrumlar) . Biz motor ana yelken yola devam ediyoruz. Dalga boyu bir metre civarında ama hızımız 6,5 knot. Bu da bize lehimize en az 1 mil akıntı olduğunu söylüyor. Öğleye doğru Malpelo adasını sancağımızda bırakarak 25 mil açığından geçiyoruz. Beklediğimiz gibi lehimize akıntı kesiliyor ve akşam üstü hızımız 5 knotlara kadar düşüyor. Hız iyice düşünce yatmadan önce ana yelkenin yanına Trinketi de açıyorum. Rüzgar az ve tekneye çok dar açı ile geldiğinden bu yelkenlerimiz ancak çalışıyor. Sabaha kadar bol şimşekli ama yağışsız toplam 131 mil yol alıyoruz.
3.gün :
Sabah havanın aydınlanması ile birlikte yağmur başlıyor. Rüzgar 15 knota çıktı. Hemen motoru kapatıp Genovayı açıyoruz . Hızımız anında 6 knotlara çıkıyor. Daha yarım saat geçmeden yağmur ve rüzgar kesiliyor. Tekrar marşa basıyoruz motoru yarım saat dinlendirmiş olduk
. Tüm gün ve gece kah karşı akıntı kah akıntısız alan diyerek sabahı ediyoruz. Son 24 saatte 124 mil yol yapmışız.
4. gün :
Artık yelken yapamayacağımızı iyice anladık. Havaya falan çok dikkat etmiyorum. Bizde 10 gün evvel bu yolu yapan tanıdığımızdan mesaj geldi toplamda 60 saat motor çalıştırıp altı günde bu yolu almış. Biz şimdiden onun motor saatini geçtik ama bizde yarın sabaha hedefe varmış olacağız diye düşünüyoruz. Artık rotamız Bahia’nın 50 mil kadar açıkları . Niye açığına rota tutuyoruz. Çünkü pilot kitaplar sahillere yakın çok fazla sığlık ve çok fazla balıkçı ağı olduğundan bahsediyor. Bizde o yüzden bu rotada ilerliyoruz. Karaya yaklaştıkça Kozanın sevdiği açılardan rüzgar almaya başlıyoruz bu da hızımızı olumlu yönde etkiliyor. Bu seyahatte birkaç kere olta attım ama hiçbir şey tutamadık .Akşam üstü kıyıdan yaklaşık 100 mil açıkta 6 metrelik kıçtan takma motorlu balıkçı kayığı gördük
. Bu balıkçılara hayret ediyorum. Bu kadar açığa bildiğin sandal irisi kıçtan takma benzinli motorla nasıl cesaret edip geliyorlar şaşırmamak elde değil. Zaten bu Güney Amerika’ya geldiğimizden beri Diesel makinası olan bir tane balıkçı teknesi dahi görmedik , hepsi kıçtan takma benzinli motor kullanıyor . Gece boyu her tarafımız balıkçılar ile dolu idi bazıları ağlarının üstüne çakarlar koymuşlar. Ama ilginç olan neydi biliyormusunuz hiçbir balıkçı ağını bırakıp gitmemişti hemen hemen hepsi ağlarının başında nöbet bekliyordu. Sizin motor sesini duyduklarında gökyüzüne doğru güçlü fenerler tutarak yerlerini belli ediyorlardı. Bu arada teknelerin hiç birinde seyir fenerleri yok. Sadece el fenerleri var ve onları da gökyüzüne doğru tutuyorlar. Balıkçılar ağlarını genellikle kıyı ya paralel olarak atmışlardı. Biz gece boyu sanki bir koridorda gider gibi onların arasından herhangi bir çapariz olmadan (muhtemelen şansımıza) geçtik. Gece 02.30 da Ebruların nöbetinde ekvator çizgisini aşarak Güney yarım küreye geçmişiz. Ben tabiki mışıl mışıl uyuyordum o yüzden seromoni falan da yapmadık. Sabaha karşı Bahia’ya 45 mil kala iskele tarafa doğru tramola atarak tam rotaya girdik. Bu tramola ile rüzgarı apazdan almaya başladık. Hemen motoru kapatıp genova açtık. Koza son milleri 7 knot hızla dalgasız denizde süzülerek tamamladı. Son 24 saatte 145 mil yol almış olduk. Toplam seyrimiz 596 mil olmuş ve bu seyri 4 gün 4,5 saatte tamamlamış olduk.
Şimdi Bahia da kalacağımız marina bir nehirin içinde ve bu nehir ağzından içeri sadece med cezirin yüksek saatinde girilebiliyor ve marina size bir pilot yolluyor o pilot yardımı ile sığlıkları aşıp içeri girebiliyorsunuz. Biz yüksek su saatini 20 dakika ile kaçırdığımız için geceyi dışarda geçireceğiz . Yarın sabahtan pilot gelip bizim içeri girmemize yardım edecekmiş. 4 metre suya demirimizi atıyoruz ve bol soluganlı güne ve geceye kendimizi hazırlıyoruz.
Sabah 10 da pilotumuz geliyor. Heyecanlı bol dalgalı ve bol zigzaglı bir giriş sonrası Bahia De Caraquez şehrinin Puerto Amistad Marinasının !!!! tonozlarına bağlanarak bu yolcuğu da sonlandırmış oluyoruz.
Yaklaşık iki ay kadar burada kalıp Pasifikteki fırtına sezonun bitmesini bekleyeceğiz. Ticaret rüzgarları başlar başlamaz tekrar yollara koyulacağız.
Hoşcakalın