Blog
Barbados Adası / 08.02.2017
Demirimizi attık demiştim ya hani işte önümüzde bembeyaz kumsallar ama kumsalların hemen arkasında da bolca eski püskü ve çirkin yapılar da var. Bu şahane beyaz kumsalların güzelliğine gölge düşürüyor bu çarpık yapılaşma.
Demirledikten bir süre sonra yorgunluktan iyice uykumuz geldi. Bu gece nöbet yok diye ikimizde çok sevinçliyiz. Deliksiz bir uyku uyuyabilmek için 60 metre zinciri suya saldım. Hemen hafifce bir yemek hazırlayıp karnımızı doyurduk. Balık yapmak falan aklımızdan bile geçmiyor. Daha sonra tumba yatak.
Gece boyu çok yüksek volümlü müzik eşliğinde uyuduk. Normal zamanda bu sesten çok rahatsız olacak olan ben bile mışıl mışıl uyumuşum.
Sabah masadakileri tutmadan rahatça kahvaltımızı yaptık. Özlemişiz valla böyle keyifle kahvaltı yapmayı. Kahvaltı sonrası hep beraber giriş işlemlerimizi yapmak üzere botlarımızı suya atıp karaya çıktık. Burası bir dere ağzı gibi bir yer.
Sanırım içerisi taranmış ve kocaman yelkenliler bile içeride tonozda kalıyorlar. Bizde dingilere ayrılmış olan bölüme botumuzu zincirledik. Bundan sonra botu ve motoru ayrı ayrı kilitlerle bağlamadan bırakmayacağız. Tüm Karayiplerde en çok bot ve motor hırsızlığı yapılıyormuş. Nerede giriş yapacağımızı birkaç kişiye sorduktan sonra Cruise Gemilerinin yanaştığı Ticari Limanda olduğunu öğrenip oldukça uzak olan limana yürümeye başladık. Limanın içinde dört ayrı kapı dolaşarak az kalmayı düşündüğümüz için hem giriş hem de çıkış işlemimizi aynı anda 50 Usd karşılığında rahatlıkla yaptık ama bu işlemler tam iki saat sürdü. Kaç sayfa evrak doldurduğumuzu hatırlamıyorum bile.
Giriş çıkış işlemlerimiz bittikten sonra Karayiplere ulaşmamızı kutlamak için Limanda gözümüze kestirdiğimiz bir Bar da Rum Punç’larımızı söyleyerek keyfimizi iyice katladık. Bu Rum Punç da ne güzel bir içkiymiş deyip (bu arada gerçekten çok leziz) iki kadehten fazla içmedik. Zira daha önceden çok kötü çarptığını duymuştuk.
Barbados 1966 yılında İngiltere’den özgürlüğünü kazanmış ama hala herşey İngiliz düzeninde gidiyor.Trafik ters taraftan akıyor, polisler falan aynı orada olduğu gibi giyinmişler. Hemen hemen herkes siyah ve çok sesli müzik dinliyorlar. Para olarak Barbados doları kullanılıyor ama Amerikan doları verirseniz de mutlulukla kabul ediyorlar.
Bar sonrası ufak tefek eksiklerimizi tamamlamak için market arayıp bulduk. Marketler bir alem. Biz Türklere çok ilginç gelecek ayrıntı ise aşağıdaki resimde.
Gördüğünüz gibi domates burada ayrı ayrı paketlenmiş olarak tek tek satılıyor. Adet fiyatı da yaklaşık 1,5 usd. Yanlış duymadınız tanesi bu para. Meyvemiz bittiği için bolca elma ve mandalina aldık. Bunları poşetlere doldurup ağzını da dökülmesin diye bağladım. Kasaya gittiğimde görevli bana garip garip bakarak poşetleri yırttı ve içindeki elma ve mandalinaları saymaya başladı. Meğerse burada bunlarda adet bazında satılırmış.
Alışverişlerimizi yüklenerek botumuzun yanına gidip teknemize döndük. Sanırım bir ay yatsak ancak dinlenebileceğiz.
Ertesi gün bolca pazarlık yaparak iki saat süre ile bize adayı gezdirmesi için bir minibüsle 40 Usd’ye anlaştık. Bazı taksiciler aynı işi bize 150 Usd’ye kadar yapabileceklerini söylediler. Neymiş pazarlık sünnetmiş.
Bu arada burada hemen hemen tüm taksiler küçük Minibüs. Şansımıza taksicimizde şeker bir adam çıktı. Anlata anlata hemen tüm adayı keyifle dolaştırdı. Zaten pek de büyük bir ada değil.
Tüm Karayip adalarının batı tarafları yani rüzgar altı tarafları çok güzel ve değer olarak hep pahalı yerler olurmuş. Doğu tarafları Atlantik Okyanusuna baktığı için çok dalgalı ve rüzgarlı olurmuş o yüzden de nispeten ucuz yerlermiş. Bu adanın da batı tarafları (West Coast deniyor) çok ama çok güzel .
Bu kıyılar Bembeyaz kumsallar ve lüx oteller ile dolu. Bazı otellerin gecelik fiyatları 2500-3000 dolarlara kadar çıkıyormuş. Bu tip lüx otellerin içinde bulunan lüx restaurantlar da ayrıca çok pahalı imiş. Ama yemekler ve sunumları müthişmiş. Biz yemedik bilmiyoruz taksicinin yalancısıyız.Ama bu restaurantlardan kişi başı 500-1000 dolar aralığında ancak yemek yiyebiliyormuşsunuz. Ben almayayım alana da mani olmayayım . Bu arada Barbadosta aylık asgari ücretin yaklaşık 300 usd olduğunu da hatırlatmadan geçemeyeceğim.
Bu batı yakası otellerinin iki tanesinin içine marinaları da var ama biz kalmayacağımız için gidip herhangi bir görüşme yapmadık.
Bizim demirlediğimiz Carlisle Bay’de marina yok. Alargada veya eğer yer varsa küçük nehir ağzında tonozda kalabiliyorsunuz. Alarga bölümünde demirlenecek alan yaklaşık 10 metre derinliğinde. Ayrıca ticari limana giderken bir tane Dockyard yani tekneleri tamir için falan karaya alma yeri mevcut. Carlisle bay biraz soluğan alıyor ama idare eder vaziyette. Fakat gündüz çok yoğun bir Jetski trafiği var. Plajdaki kiralama şirketleri sayesinde sürekli çevrenizde gürültü yapan ve dalga kaldıran bu aletler dolanıp duruyor ve oldukça rahatsız edici. Akşam üstüne doğru kiralayan kalmadığı için keyfimiz yerine geliyor.
Ertesi gün Carlisle Bay’a veda ederek demirimizi topladık. Yol üzerinde bulunan beyaz kumsallarda yüzme molası vererek öğleden sonra gece boyu sürecek olan Martinik adası yolculuğumuza başladık.
Hoşcakalın